SEFERİ NAMAZIN
TEFERRUATLARI
Rebi' bize şöyle
bildirdi: Şafii (Allah rahmet etsin) dedi ki: Farz olan namaz açısından hazar
ile sefer (mukim ile seferi) arasında herhangi bir fark yoktur. Sadece ezan,
vakit ve kısaltma hususunda farklılıklar vardır. Bunun dışındaki bütün
hususlar, uygulamalar aynıdır. Hangi namazlar hazarda (mukimlikte) cehri olarak
kılınıyor, hangileri de sessiz kılınıyorsa bu uygulama seferde de geçerlidir.
Namazın rükünleri hazarda tamamlandığı gibi seferde de tamamlanır. Tahfife
(namazı uzatmamak) gelince, bir insan gerek seferde gerekse hazarda namazda
yükümlü olduğu rükünlerin en azını yerine getirmesi durumunda namazı geçerli
olur. Ben, bir mazereti olmadığı sürece bir kimsenin hazarda kıldığı namazda
seferdeyken tahfife gitmesini, sadece namazını geçerli kılacak kadarını
yapmasını uygun görmem. İmamlık açısından seferle hazar arasında bir fark
yoktur. Seferde ezanın terk edilmesini sevmemekle birlikte seferde ezanı terk
etmenin hazarda terk etmekten daha az sakıncalı olduğu görüşündeyim. Seferde
namazların cemaat halinde kılınmasını tercih ederim. Her bir kimse kendi başına
kılsa da namaz geçerli olur inşaallah.
Seferilerle mukimler bir
arada bulunurlarsa mukim olanlardan birinin imamlığını uygun görürüm. Ama
seferi olan birinin mukim olanlara imamlık etmesinin de bir sakıncası yoktur.
Yolculuğa çıkmak isteyen
bir kimse ayrılmakta olduğu yerleşim biriminin en son evini geride bırakmadığı
sürece namazlarını kısaltarak kılamaz. Varıp ikamet etmek istediği yerleşim
biriminin en berideki evinin yanına varınca da artık namazlarını tam olarak
kılmak durumundadır.
Bize Süfyan haber verdi;
o, İbrahim b. Meysere'den duymuş; ona da Enes b. Malik şöyle anlatmış: Bir gün
Resulullah (s.a.v) ile birlikte Medine'de öğlennamazını dörtrekatkıldım,
SonraZu'I-Huleyfe'de onunla birlikte ikindi namazını iki rekat kıldım.
Süfyan, Muhammed b.
Münkedir aracılığıyla Enes b. Malik'in buna benzer sözler söylediğini bize
anlattı. "Ancak Zu'l-Huleyfe sözünü de ekledi."
Süfyan, Eyyub'den; o,
Ebu Kılabe'den; o da Enes'ten aynı sözleri rivayet etmiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bu da gösteriyor ki bir kimse fiilen sefere çıkmadığı sürece
sırf sefere niyet etmekle namazlarını kısaltarak kılamaz. Bir adam yolculuğa
niyet eder de yolculuğu fiilen sabit olmazsa namazlarını kısaltarak kılamaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir kimse fiilen yolculuğa çıkar, Sonra ikamet etmeye niyet
ederse, namazlarını tamamlayarak kılar. çünkü ikamet etmeye niyet etmek, ikamet
etmektir. çünkü o anda mukimdir ve niyetle de bu hali birleşmiştir. Dolayısıyla
mukimdir. Ama yolculuğa niyet etmek, yolculuk değildir. çünkü bir adam, henüz
mukimken yolculuğa niyet ettiğinde, niyet yalnız başınadır ve beraberinde fiili
yolculuk yoktur. Beraberinde fiil olmadığı sürece niyetin hükmü olmaz.
Bir adam yolculuğa çıkıp
namazlarını kısaltarak kılmaya başlamışken -mesela- öğlen namazı için iftitah
tekbiri getirirken öğlen namazı ile ikindi namazını cem etmeye niyet ederse,
Sonra da iki rekatı tamamlamadan önce öğlen namazı içinde mukim olmaya niyet
ederse dört re katı tamamlayacak şekilde namazına devam etmesi gerekir.
Namazını yenilemesi gerekmez. çünkü mukim olmaya niyet ettiği sırada öğlenin
farz ı içindeydi, başka bir namazda değildi. Çünkü o sırada isteseydi namazını
kısaltarak kılabilirdi ve henüz mukim olmaya da niyet etmemişti. İki rekatı
bitirip selam vermemişken de aym şekilde namazını tamamlaması gerekir. Eğer iki
rekatı bitirip selam verdikten Sonra mukim olmaya niyet ederse bundan Sonraki
namazları tam kılması gerekir, geçmiş namazları iade etmesi gerekmez. Eğer
öğlen namazı içinde mukim olmaya niyet eder, sonra da iki rekat kılıp selam
verirse öğlen namazını dört rekat olarak yeniden kılması gerekir. Mukim olmaya
niyet etmeden iftitah tekbirini getirirken namazını kısaItmaya niyet ederse ve
henüz namazın başındayken namazını tam olarak kılmaya karar verirse veya namazı
biraz ilerletip herhangi bir yerinde bu kararı alırsa, bu onun hakkıdır ve
namazı da fasit olmaz. Çünkü bu durumda namazın aslından olmayan bir şeyi
namaza eklemiş olmaz. Sadece kendisi için mubah olan kısaItmayı terk etmiş
olur. Namazı tamamlamaksa ona yasaklanmış bir şey değildir.
Seferi bir kimse,
seferilerden ve mukimlerden oluşan bir cemaate namaz kıldınrken namazı iki
rekat kılmaya niyet eder de daha namazı bitirmemişken mukim olmaksızın namazı
tam olarak (dört rekat) kılmaya niyet ederse veya ruhsat olan kısaltmayı terk
ederse ona uyan seferilerin de, mukimlerin de namazlarını tam olarak kılmaları
gerekir ve hiçbirinin namazı fasit olmaz. Bu durumdamukim bir imamın arkasında
namaz kılıyor gibidirler. Şayet ona uyan cemaat içindeki bir seferinin namazı
bozulursa namazını dört rekat olarak kılması gerekir. Bu durumda o, muk im bir
imama uyup da namazı bir şekilde fasit olan sefer! kimse gibidir. Onun da
namazını dört rekat olarak kılması gerekir. Çünkü imama uyduğu namaz itibarıyla
mukimlikte namazın rekat sayısını tamamlaması farzdır.
Sefer! olan bir kimse,
yine sefer! birine uyarak namaz kılarken namazı bozulursa, abdest almak için
ayrılırken sefer! imamın sadece iki rekat kıldığını bilirse sadece iki rekat
kılması gerekir. Ama sefer! imamın namazı dört rekat kıldığını öğrenirse ya da
dört rekat mı, iki rekat mı kıldığını bilemezse bu takdirde dört rekat kılmak
durumundadır ve bundan başkası da caiz olmaz.
Sefer! bir kimse, sefer!
veya nmkim olduğunu bilmediği bir kimsenin arkasında bir rekat namaz kıldıktan
sonra imam namazdan ayrılırsa veya sefer! olan kişinin namazı bozulursa yahut
abdesti bozulursa dört rekat olarak kılması zorunludur ve bundan başkası da
onun için caiz olmaz. Şayet sefer! olan bir kimse, seferileI'in ve mukimlerin
bulunduğu bir cemaate imam olursa, bu esnada burnundan kan akmaya başlarsa ve
mukim biri de imamlık için öne çıkarsa hem sefer! olanların hem mukim olanların
hem de burnu kanayan önceki sefer! imamın namazı dört rekat olarak kılmaları
gerekir. çünkü içlerinde mukim namazını kılan biri olduğu sürece bu
topluluktaki hiç kimsenin namazı tamamlanmış olmaz.
Sefer! bir imam,
seferilerden ve mukimlerden oluşan bir cemaate iki rekat namaz kıldırdıı zaman,
mukim olanlar namazlarını dört reldt olarak tamamlarken sefer! olanlar
isterlerse iki rekat olarak bitirirler. Şayet seferiler veya içlerinden biri
döıi rekat kılmaya niyet ederse tıpkı mukimler gibi namazlarını niyetleri
doğrultusunda tamamlarlar. Niyet doğrultusunda namazı tamamlamaları ise ancak
namaza başlarken veya başladıktan sonra yahut namazdan çıkmadan önce bu niyeti
getirmiş olmaları şartına bağlıdır. Ama sefer! bir kimse dört rekat kılmaya
niyet ederek namaza kalkar ve iftitah tekbirini getirmeden iki rekat kılmaya
niyet ederse veya iki rekat kılıp selam verdikten sonra dört rekat kılmaya
niyet ederse dört rekat kılması gerekmez.
Sefer! bir kimse, sefer!
ve mukimlerden oluşan cemaate namaz kıldırırsa ve namazı iki rekat kılmaya da
niyet etmiş olmasına rağmen sehven dört rekat kılarsa sehiv secdesi yapması
gerekir. Arkasında namaz kılan mukimler de ona uyarak namazlarını
tamamlamışlarsa üzerlerine farz olan namaza niyet ettikleri için namazları
geçerli olur. Çünkü sefer! imam, namazı tam olarak da kılabilirdi. Arkasında
namaz kılan seferiler kendi namazlarını dört rekat olarak kılmaya niyet
etmişlerse, namazları tamdır. Eğer namazı tam kılmaya niyet etmedikleri halde
imamın sehven olmaksızın namazı tamamladığını gördükleri için tamamlamışlarsa
namazları geçerlidir. çünkü namazı dört rekat kılan imamın arkasında dört rekat
kılmaları gerekebilir. Şayet böyle bir niyet olmaksızın bu imamın arkasında iki
rekat kılmışlarsa ve kendilerince imamın sehven namazı tam kıldığını
düşünüyorlarsa, ayrıca kendileri de namazı tam kılmak istememişlerse, bu
durumda namazı yenilemeleri gerekir. çünkü imamın sehven dört rekat kıldığını
bilebileceklerini sanmıyorum. Ayrıca seferi imam isterse namazı tam, isterse
kısaItarak kılabilir. Eğer tam kılarsa ona uyanlar da -ister sefer! ister mukim
olsunlar- tam kılmak durumundadırlar.
Seferi bir kimse, seferi
veya mukim birinin arkasında namaz kılar, ama imamın sefer! mi, mukim mi
olduğunu bilmezse namazı döıi rekat kılmak durumundadır. Ama seferi imamın
namazı iki rekat kılacağını bilmesi başka. Bu durumda kendisi de iki rekat
kılabilir. Ama bu durumu bilmiyorsa dört rekat kılmak durumundadır. Başka türlü
kılması caiz olmaz. çünkü sefer! imamın, kıldığı bu namazı tam veya kısaitarak
kılacağını bilmemektedir.
Seferi bir kimse, namazı
kısaltmak niyetiyle iftitah tekbirini getirirse, sonra iftitah tekbirini
getirdiği sırada namazı tam kılmaya mı, yoksa kısaltmaya mı niyet ettiğini
unutursa namazını döıi rekat olarak kılması gerekir. Unuttuktan sonra iftitah
tekbiri sırasında namazı kısaltarak kılmaya niyet ettiğini hatırlarsa, yine de
namazı tam olarak kılması gerekir. çünkü namazdayken tam olarak kılmasını
gerektiren bir hal içinde olmuştu. Dolayısıyla böyle bir hal içindeyken namazı
kısaltarak kılması, hiçbir halde caiz olmazdı. Aynı şekilde namazı bir şekilde
bozulursa tam olarak yeniden kılar ve bundan başkası caiz olmaz.
Şayet öğlen namazına
niyet ederek iftitah tekbirini getirirse ve namazı kısaItarak veya tam olarak
kılmaya niyet etmezse, namazını tam olarak kılmalıdır. Kısaltarak kılması caiz
olmaz. Ama namazı kısaltarak kılmaya ilişkin niyetinin namaza girmesiyle
birlikte olması ve niyetin de girişten ve girişin de kısaltma niyetinden önce
olmaması hali başka. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse bu takdirde namazı
tam olarak kılması lazımdır. Şayet namaz için iftitah tekbirini kısaltma
niyetiyle birlikte getirirse, sonra da namazı tam olarak kılmaya niyet ederse
ya da namazı kısaltarak kılmaya ilişkin niyetiyle ilgili olarak kuşkuya düşerse
bütün hallerde namazı tam olarak kılmak zorundadır. Şayet seferde namazı
kısaltarak kılabileceğini bilmiyorsa ve namazı tam olarak kılıyorsa, namazı
tamdır.
Bir adam, seferiyken
namazları kısaltarak kılmayı uygun görmediği halde bilmeden namazlarını
kısaltarak kılmışsa, kısaltarak kıldığı bütün namazlarını yeniden kılması
gerekir. Kısaltmadan kıldığı namazlarını yeniden kılmasına gerek yoktur.
Bir adam, namazların
kısaltılarak kılınabileceği bir yolculuğa çıkmış da bazı namazlarını tam,
bazısını da kısaltarak kılıyorsa, bunda bir sakınca yoktur. Tıpkı abdest alması
gerektiğinde bir namazı mest üzerine meshederek aldığı abdestle, bir diğer
namazı mestleri çıkararak ve ayaklarını yıkayarak aldığı abdestle kılması gibi
... Ya da ramazan ayında seferiyken bir gün oruç tutup bir başka gün tutmaması
gibi ... Bu, kendisine kalmış bir şeydir.
Bir adam seferiyken
uyuduğu veya unuttuğu için bir namazı kaçırırsa ve bunu mukimlikte hatırlarsa
namazını mukimlikteki gibi tam olarak kılar ve bana göre başka türlüsü onun
için caiz değildir. çünkü namazı kısaltarak kılması belli bir hal için
geçerliydi ve o hal artık ortadan kalkmıştır. O şimdi namazı kısaltarak
kılamayacağı yeni hale uygun olarak namazını yeniden eda etmelidir.
Şayet öğlen namazını
kılmayı unutmuşsa, ama mukimlikte mi, yoksa seferde mi unuttuğunu bilmiyorsa,
ister seferde ister mukimlikte olsun bu namazı mukimlikteki gibi kılması
gerekir.
Şayet hazarda öğlen
namazını kılmayı unutmuşsa ve namazın vakti geçtikten sonra seferdeyken
kılmadığını hatırlarsa, hazardaki gibi kılmak durumundadır. Bundan başkası caiz
olmaz. Şayet hatırladığı sırada öğlen namazının vakti henüz geçmemişse seferi
namazı olarak kılabilir.
Sonraki için tıkla:
KORKU HALİ
OLMAKSIZIN NAMAZLARIN KISALTILARAK KILlNABİLECEĞi YOLCULUK